20 Ara 2012

Kendine kız be insan!

uzgun-genc-kiz-siyah-beyaz

Sen manalar yüklersin karşındakine,

Sen alırsın çıkarırsın göklere,

Sen taşırsın başının üstünde,
Kimse senden bunu istemediği halde.

Sonra bir gün fark edersin ki,
Sadece sen abartmışsın herşeyi.

Ve bu onun suçu değildir aslında,
Sen yüklemişsindir bu misyonu ona.

Kendi kendine hayal edip,
Kendi kendine hayal kırıklığı yaşamışsındır aslında.

Kendine kız be insan,
Senden başka kimsenin suçu yok bu planda!



kaynak ÖZGÜN ÖZTÜRK

19 Ara 2012

Mac Pro

hangi-apple-mac-almali-20

Nasıl bir bilgisayar?


Açıkçası bu senenin hayal kırıklığı oldu Mac Pro. Daha doğrusu Mac Pro’nun ciddi bir yenilik geçirmemesi, tasarımında bir değişiklik olmaması büyük bir hayal kırıklığı yarattı desek daha doğru olabilir. Ancak Apple’ın henüz geçtiğimiz ay yenilediği iMac’i bile 2012 içerisinde piyasaya sunamama ihtimali konuşulurken Mac Pro’nun gecikmesi sanırım çok da şaşırtıcı değil.

Apple’ın çok şık devasa kasası içerisinde yer alan en güçlü masaüstü modeli olan Mac Pro,büyük ihtimalle 2013′te önemli bir yenilik görecek. Bu sebeple şu sıralar Mac Pro almak için iyi bir zaman değil gibi görünüyor.

Mac Pro kime göre?



  • Tamamen profesyonel işlerle uğraşanlar

  • İşlemci, bellek, disk seçimlerinde en yüksek performansı hedefleyenler

  • Donanım özelleştirmesine fazlaca ihtiyaç duyanlar

  • Devasa kasa için yer problemi olmayanlar


sihirli elma

i Mac


Bir süredir Apple’ın çeyrek sonuçlarında masaüstü Mac’ler kan kaybediyor ve dizüstü Mac’ler artık neredeyse tüm Mac satışlarının %80′ini oluşturuyor. Ancak bu durum bile Apple’ın iMac’i her geçen yıl yenilemesine ve iyileştirmesine engel olmuyor. :) Yeni iMac geçtiğimiz ayki iPad mini etkinliğinde tanıtıldığında adeta herkeste bir şok etkisi yarattı. Çünkü kimse gerçekten böyle bir iMac beklemiyordu… :)

hangi-apple-mac-almali-17

 

21.5 ve 27-inç’lik modeller ile masaüstümüzde her zaman çok şık bir şekilde yer alan iMac, çoğunlukla tasarımcılara hitap ediyor gibi görünse de, gücü, kapasitesi ve boyutları iletaşınabilir bir Mac düşünmeyen herkesin sahip olmak isteyeceği bir bilgisayar diyebiliriz.

iMac kime göre?



  • Masaüstü çözüm isteyen, taşınabilir bir Mac’e ihtiyacı olmayanlar

  • Yüksek performans ve disk kapasitesine ihtiyacı olanlar (Fusion Drive: HDD + SSD)

  • Büyük, hatta devasa ekran isteyenler :) (21.5 ve 27-inç)

  • Sadeliği ve şıklığı sevenler, evinde ya da ofisinde ek bir kasa görmek istemeyenler

Mac mini

Mac mini benim her zaman aklımın kaldığı, ama ihtiyaçlarıma uygun olmadığı için de hiç sahip olmadığım bir Mac. Mac mini’yi seviyorum, çünkü alınabilecek en ucuz, en ufak ve en pratik Mac, Mac mini. :)

hangi-apple-mac-almali-14

Kendi ekranımız, klavyemiz ve faremiz ile kullanabildiğimiz, bu sebeplerle de varsa elimizdeki aksesuarları değerlendirmemize imkan vermesinin yanında, televizyona bağlayarak bir “media center” olarak da kullanabiliyoruz Mac mini’yi

Mac mini kime göre?



  • Uygun fiyatlı ve ufak, ancak kaliteli bir Mac isteyenler

  • Elindeki ekran, klavye ve fareyi değerlendirmek isteyenler

  • Ortalıkta büyük bir kasa görmek istemeyenler

  • Evinde ucuza bir “media center” kurmak isteyenler

  • Nadir de olsa çantasına atıp bilgisayarını başka bir yere taşımak isteyenler


sihirli elma

 

 

Retina MacBook Pro

hangi-apple-mac-almali-10a

Retina MacBook Pro ya da Retina Ekranlı MacBook Pro olarak adı geçen bu yepyeni Mac’iilk defa WWDC’12′de görmüştük. Önce sadece 15-inç’lik ekran ile tanıştığımız Retina MacBook Pro’ya, geçtiğimiz ay bir de 13-inç’lik kardeş geldi. :) Böylece “normal” MacBook Pro’ların pabucu dama atıldı diyebiliriz…

Nasıl bir bilgisayar?


MacBook Pro, tam anlamıyla yeni nesil bir profesyonel bilgisayar. Hafiflikse hafiflik, incelikse incelik, yeni teknoloji, işlemci, güç, performans, yüksek çözünürlük, pil ömrü her şey var! :) Bu kadar fazla özellik bir araya gelince elbette fiyatı da biraz yükseliyor tabi, ancak verilen her kuruşa değecek, bizi asla yarı yolda bırakmayacak kadar da iyi olduğunu unutmamak gerekiyor… :)

hangi-apple-mac-almali-11

Retina MacBook Pro kime göre?



  • Yüksek işlemci gücüne ve performansa ihtiyacı olanlar

  • Yüksek performanslı bir ekran kartına ihtiyaç duyanlar (özellikle 15″ model)

  • Performans ve taşınabilirliği bir arada arayanlar

  • Resim / Video / Grafik işleme uygulamalarını yoğun olarak kullananlar

  • Yüksek çözünürlüğe ihtiyaç duyanlar

  • 13 ya da 15 inç’lik bir ekrana ihtiyaç duyanlar

  • 768 GB’a kadar SSD disk alanı isteyenler

  • HDMI kapısına (port) ihtiyacı olanlar


sihirli elma

MacBook Pro

Hangi-apple-mac-almali-7

 

Nasıl bir bilgisayar?


MacBook Pro’nun retina ekranlı olmayan modelleri için artık biraz “eskidi” yakıştırması yapmanın zamanı geliyor sanırım. Çünkü hem ağırlık ve kalınlıkları ile, hem de HDD ve DVD sürücü barındırmaları ile teknolojik olarak biraz geride kalıyorlar diyebiliriz.

Açıkçası bu özellikleri sebebiyle ben MacBook Pro’ları (retina ekranlı olmayanlarını) pek de tavsiye etmiyorum. Ancak elbette bütçe açısından bakarsak, MacBook Pro’lar hala güçlü, verimli ve bizleri uzun seneler tatmin edecek bilgisayarlar.

MacBook Pro kime göre?


Aslında bu kısımda çok fazla detaya girmemeyi tercih ediyorum, ve buraya yazcağım maddeleri Retina MacBook Pro için saklıyorum. :) MacBook Pro’yu ise, MacBook Air’i düşünmeyen, ancak Retina MacBook Pro seviyesine kadar çıkmak istemeyenlere öneriyorum.

hangi-apple-mac-almali-9

Artık tarihe karışmasına az bir süre kalsa da, sürekli olarak CD/DVD kullanıyorsanızyine bir MacBook Pro sahibi olmayı düşünebilirsiniz

sihirli elma

Yeni Başlayanlar için Mac

Yeni Başlayanlar için Mac


Mac ile yakın zamanda tanıştıysanızWindows’tan Mac’e yeni geçiş yaptıysanız ya da Mac’iniz ile işinizi görebiliyor, ancak Mac’i daha yakından tanımak istiyorsanız bu sayfa tam size göre desek yanlış olmaz sanırım… :) Bu sayfada, SihirliElma’da daha önce çeşitli kategoriler altında paylaşılanları derleyerek, daha kolay erişilebilecek bir kaynak haline getirmeye çalışıyorum.

Hem Mac’in temellerini öğrenmek hem de farklı ve pratik özellikleri keşfederek Mac’i daha iyi kullanabilmek için bu sayfaya göz atabilirsiniz

hangi-apple-mac-almali-banner


2012′de Apple’ın neredeyse tüm ürünlerini yenilediğini sene boyunca yaptığı etkinliklerle birlikte takip ettik. Bu kadar yenilikten sonra “Hangi Mac’i almalıyım?” gibi bir yazı yazmanın zamanı geldi de geçiyor bile. Yılbaşı ve hediye dönemine de yakın olduğumuzu düşünürsek, eğer bir Mac almayı düşünüyorsanız bu yazı tam size göre! :)


En son geçtiğimiz sene “Hangi Mac’i almalıyım?” yazısını paylaşmış, hatta bundan 4 ay sonra da “Hangi MacBook’u almalıyım?” adı altında dizüstü modellere odaklanan bir yazı paylaşmıştım. Ancak köprünün altından çok sular aktı. Tüm ürünler yenilendi, bazılarıtarihe karıştı (Beyaz MacBook), bazı ise aramıza yeni katıldı (Retina MacBook Pro) ve bu yazıları yenileme zamanı geldi. :)


hangi-apple-mac-almali-1



Mac ailesinde kimler var?


Detaylara girmeden önce kısaca Mac ailesini tanıtmakta fayda var. Gidenler ve kalanlar olmasına rağmen Mac’ler yine 2′ye ayrılıyor ve hem dizüstü hem de masaüstü segmentlerinde yine 3′er tane model bizleri karşılıyor.

hangi-apple-mac-almali-2



Dizüstü Mac’ler



  1. MacBook Air (MBA)

  2. MacBook Pro (MBP)

  3. Retina MacBook Pro (rMBP)


Masaüstü Mac’ler



  1. Mac mini

  2. iMac

  3. Mac Pro


MacBook Air


hangi-apple-mac-almali-3a

Nasıl bir bilgisayar?


MacBook Air, ismi sebebiyle biraz fazla hafife alınıyor olsa da, 2012 Haziran’ından yenilenen modellere baktığımızda incecik ve çok hafif olmasına rağmen oldukça güçlü bir bilgisayar olarak göze çarpıyor.

hangi-apple-mac-almali-4

Mobil olmayı sevdiğim ve yanımda da ağırlık taşımayı sevmediğim için ben de bir 11″ MacBook Air sahibiyim. Ve şu anda hiç de pişman olmadığımı söyleyebilirim. :)“Performans, hafiflik ve taşınabilirlik” MacBook Air’in beni vuran noktaları.

Hem istediğim tüm işleri yapabiliyorum, ki buna amatör seviyede resim ve video işleme işleri de dahil, hem de Mac’imi her zaman yanımda taşıyabiliyorum. Sanırım ben MacBook Air’imi çok seviyorum…! :)

hangi-apple-mac-almali-5

MacBook Air kime göre?



  • Günlük kullanım için bir bilgisayar satın almayı düşünenler

  • 11 ya da 13 inç’ten fazla büyük bir ekran istemeyenler (yüksek çözünürlüklü olduğunu unutmayalım)

  • Çok yüksek performans beklentisi olmayanlar (profesyonel kullanım düşünmeyenler)

  • Uygun fiyatlı bir Mac isteyenler

  • Daha taşınabilir, hafif ve ince bir Mac isteyenler

  • Bilgisayarının hızlı açılıp kapanmasını, 30 güne varan bekleme, 7 saate ulaşan kullanım süresi ile sık sık şarj etmeyi istemeyenler


 

hangi-apple-mac-almali-6

 

sihirli elma

Evlenmeden önce bir düşünün

Evlenmeden önce bir düşünün


Evlilik öncesi birçok farklı konu masaya yatırılır ve çiftler, evliliğe hazır olup olmadıklarını, birbirlerine uyup uymadıklarını, evliliğe bakış açılarını ve evlilikten beklentilerini gerçekçi bir şekilde irdelerler. Psikolog Tunç Tataker, bu konuda size yardımcı olabilecek önerilerde bulunuyor


Neden Evlenmek İstiyorum?


Neden evlenmek istediğiniz çok önemli bir sorudur. Aileden kaçış mı, sorunlardan kaçış mı, geç kalma korkuları mı, çocuk sahibi olmak istemeniz mi, yoksa gerçekten bir insanla evlilik bağıyla bağlanarak bir aile mi kurmak istiyorsunuz?


Neden Bu Kişiyle Evlenmek İstiyorum?
Neden başka biriyle değil de bu insanla evlenmek istiyorsunuz? Birbirinizi yeterince iyi tanıyor musunuz? Birlikte ortak sorumluluklar alınca ilişkiniz bundan nasıl etkilenecek? Birlikte aynı evin içinde uzun yıllar birbirinizi destekleyerek ve geliştirerek yaşayabilecek misiniz?evlilik


Nasıl Bir Eş Modeli İstiyorum?
Nasıl bir eş modeli istiyorsunuz? Koruyucu, modern, geleneksel, fedakar, serbest, farklı düşünen, anneniz gibi, babanız gibi vb...


Evlenmeyi düşündüğünüz insan bu eş modeline uygun yapıda mı? Yoksa evlendikten sonra onu değiştirebileceğinizi mi düşünüyorsunuz? (Boşuna çabalamayın bunu asla başaramazsınız.)


Sakladığımız her olumsuz yönümüz evlilikte ciddi bir tartışma ve uyumsuzluk konusu olarak karşımıza çıkacaktır. Bu yüzden evlenmeden önce flört ya da nişanlılık döneminizde kendinizi olduğunuz gibi ortaya koymalı ve hiçbir yönünüzü birlikte olduğunuz insandan saklamamalısınız.


Hayata Bakışımız Paralel mi?
Hayata benzer bir pencereden bakabiliyorsanız birbirinizi her zaman için doğru algılamanız mümkün. Siz olayların hep olumlu yönünü gören ancak eşiniz hep olumsuz yanını gören bir yapıdaysa bu farklılığınız her zaman için çatışmalara kaynak oluşturacaktır. Hayatı, insanları, olayları ve olguları benzer bir zeminde algılayabiliyorsanız birbirinize uygunsunuz demektir.

18 Ara 2012

KANDIRMAK NASIL?

Kendinizi en son ne zaman kandırdınız?

Sevgilinizle kavga ettikten sonra aranız tekrar düzelecek diye mi?

Başarısız geçen bir sınavın ardından bir daha ki sefere diyerek mi?

Lise de kaldıktan sonra sorumlulukta geçerim diye mi?

Ailenizle kavga edince onlar bana kırılmaz diye mi?

Biriyle evlenip mutsuz olsanız da iyi olacağım, diyerek mi?

Daha milyonlarca kandırmaca sorular…

Hiç düşündünüz mü, başarısız-kavgalar-tartışmalardan sonra kendinizi kandırdığınızı? Ben düşündüm. İnsanız sonuçta, hepimiz kendimizi kandırdık. Bende kandırdım, sizde kandırdınız, çevrenizdeki herkes kendini kandırdı. Tek kendinizi değil başkalarını da kandırdınız. Bu sözlerimi yanlış anlamayın kandırmak dediğimde en ufak şeyle de olur. Misal; Şunu öbür ay kendime alacağım. Para biriktirmeye çalışır ama sonra puf… Elinizden gider. Yani birçoğumuza olur.

Olmadığınız kişilik üzerine insanlara kendinizi anlatırsınız. Olmak istediğiniz, hayalini kurduğunuz kişi gibi davranmaya çalışarak yapamadığınızı fark edemezsiniz. Siz nasıl kendinizi kandırıyorsanız, çevrenizi de kandırmaya çalışabileceğinizin farkına varamazsınız. 

15 Ara 2012

Hobbit: Beklenmedik Yolculuk

Hobbit: Beklenmedik Yolculuk



Özet & detaylar




Tolkien'in, Yüzüklerin Efendisi üçlemesinin öncül kitabı olarak da görülen Hobbit'ten, üçlemenin yönetmeni Peter Jackson tarafından sinemaya uyarlanan iki filmlik Hobbit macerasının ilk bölümü olan Hobbit: Beklenmedik Yolculuk/The Hobbit: An Unexpected Journey ile bu sefer Bilbo Baggins'in gençliğine gidiyoruz.
hoobbitBilbo huzurlu Hobbit toprakları olan The Shire'da yaşarken bir gün büyücü Gandalf aniden ortaya çıkar ve baş kahramanımız Bilbo kendisini efsanevi savaşçı Thorin tarafından yönetilen 13 cücelik maceracı bir grupta buluverir. Ejder Smaug’dan Erebor’un kayıp Cüce Krallığı’nı geri almak için çıktıkları bu yolculukta Goblinler, Orklar, öldürücü Warglar, Dev Örümcekler, Şekil Değiştirenler ve Büyücülerle dolu yollardan geçeceklerdir...
Yüzüklerin Efendisi üçlemesinden tanıdığımız Ian McKellen, Cate Blanchett, Ian Holm, Christopher Lee, Hugo Weaving, Elijah Wood, Orlando Bloom ve Andy Serkis'i yeniden seyredeceğimiz filmde Richard Armitage, John Bell, Luke Evans, Ryan Gage, Evangeline Lilly, Bret McKenzie, Graham McTavish, Mike Mizrahi, Jeffrey Thomas ve Aidan Turner gibi kalabalık bir oyuncu kadrosu da eşlik ediyor. Filmin senaryosunda ise yönetmen Peter Jackson'ın yanı sıra Fran Walsh, Philippa Boyens ve Guillermo del Toro'nun imzası var.




Sigara içen annelerin dikkatine ?

Sigara içen annelerin dikkatine ? 


Bebek bekleyen ve bebek emziren anneler, içtiğiniz sigaranın bebeğinizin sağlığı üzerinde ki olumsuz etkilerini biliyor musunuz?

Benim kız kardeşimin birinci bebeği tam 4,5 kg olarak dünyaya geldi, ama ikinci hamilelğin de sigara kullandığı için bebeği çok zayıf doğdu.

Sigara içen annelerin doğacak çocuklarının, sakatlık ihtimalinin, içmeyen annelere göre yüzde 65 daha fazla olduğu bildirildi.
Sigarayla Savaşanlar Vakfı Başkan Yardımcısı Kıyas Güngör, bağımlılık yaratan tüm maddeler arasında, sağlığı ve yaşam dengesini bozan, en fazla ölüm ve hastalıklara neden olan maddenin sigara olduğunu söyledi.

 

sgranneKıyas Güngör, gelişmiş ülkelerde sigara tüketiminin giderek azaldığını, fakir ve gelişmekte olan ülkelerde ise sigara tüketiminin giderek artığını, Türkiye’nin dünya genelinde sigara tüketiminde 7. sırada yer aldığını belirtti.

Sigara tüketiminden en çok zarar görenlerin anne karnındaki bebekler olduğunu ifade eden Güngör, şöyle konuştu:
“Sigara içen annelerin doğacak çocuklarının sakatlık ihtimali, içmeyen annelere göre yüzde 65 daha fazla. Sigara kullanan hamilelerin doğan bebekleri, içmeyen annelerin bebeklerine göre yaklaşık yüzde 10-15 eksik kilolu ve aynı oranda zeka eksikliğiyle doğmaktadır. Sigara içen annelerde düşük olur, anne sütü azalır. Ani bebek ölümleri olabilir. Bebeklerin beyin ve akciğerleri zarar görür. Sigara bebekte sinüzit, rinit, kronik solunum problemleri (öksürük, geniz akıntısı) yapar. Sigara içen kadınlar, içmeyen kadınlardan 10 yaş fazla ihtiyarlamaktadır. Sigara içen kadınlarda kısırlık 10 kat fazladır. Sigara tiryakisi erkeklerin genlerinden P54 geni yok olduğu için çocuklarının ileri yaşlarda kanser olma ihtimali hiç sigara içmemiş bir babanın çocuklarına göre 5 kat fazladır.”

Güngör, sigaraya başlama yaşının 10 yaşın altına kadar indiğini, bunun büyük tehlikeyi açıkça gösterdiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
“’Evde sigara içme özgürlüğü vardır. Ancak çocuklarımıza zararı dokunduğu için bu özgürlük değildir. Anne ve babalara sesleniyorum; ‘Geleceğimizin güvencesi çocuklarımızın hayatlarını karartmayın. Çocuklarımızın vitrin olarak gördükleri sizler sigarayla onlara kötü görüntü vermeyin. Onların nikotin zehrine değil, vitamine, besine ve sevgiye ihtiyaçları var. Onları bu insanlık düşmanı ile zehirlemeyelim.”

Sigara ve Bebeğin Kilosu

Hamileyseniz ve sigara içiyorsanız, henüz doğmamış bebeğinize de sigara içiriyorsunuz demektir! Sigara içen annelerin bebekleri, içmeyen annelerin bebeklerine göre daha zayıf doğmaktadır. Eğer, hamilelik sırasinda çok sigara içerseniz (bir paketten fazla), bebeğinizin kilosu daha da düşük olacaktir. Daha da kötüsü, nikotin bebeğinizin gelişimi için çok gerekli olan oksijeni yok edecektir. Bebeğin gelişimi tehlikeye girecektir. Sigara içen bir annenin zayıf ama önemli bir sağlık problemi olmayan bir bebek dünyaya getirdiğini düşünelim. Doğumdan sonra, bebek kilo alacaktır ama yedi yaşına geldiğinde, yaşıtlarından çok daha zayıf, daha kısa boylu olacaktır. Zekasının düşük olma ihtimali de çok yüksektir. Okula başladığı zaman, sigara içmeyen annelerin çocukları daha çabuk okuma-yazma söküp daha başarılı olurken, bu zavallı çocuk annesinin sigara içmesi yüzünden her konuda yaşıtlarından daha geri kalacaktır.

Sigara ve Bebek Ölümleri

Istatistiklere göre, sigara içen annelerin düşük yapma ve ölü doğum yapma oranı içmeyenlere göre %50 daha fazladır. Ayrıca, sigara içenlerin bebekleri 21/2 oranında aniden ölüm riski taşır. Eğer hamile olmadan önce sigarayı bırakırsanız, tüm bu riskler dört ay içinde yok olacaktır.

Sigara ve Sağlığınız

Anne olmak çok zor bir iştir. Çok sorumluluk gerektirir. Her anlamda sağlığınız iyi olması gereklidir. Sigara içen insanlar, içmeyenlerden daha çok hastalanır, hemen hemen hepsinde ciddi sağlık sorunları çıkar ortaya. Dünyada, her yıl akciğer kanserinden ölen sigara tiryakisi kadın sayısı 30.000'dir. Sigarayı hemen bırakırsanız, çocuklarınızla geçireceginiz yılları arttırmış olacaksınız unutmayın.

Sigara ve Aile Sağlığı

Sigara dumanı, pasif içiciler için de en az aktif içiciler kadar zararlıdır. Bu durum, çocuklar için daha da endişe vericidir. Onların bünyesi daha zayıftır ve henüz gelişme çağında oldukları için, oksijene, temiz havaya olan ihtiyaçları yetişkinlerden daha fazladır. Lütfen, çocuklarınızın yanında sigara içmeyin. Onları kendi ellerinizle zehirlemeyin.

Sigarayı Birakarak Kazanacaklarınız

Siz sigarayı bırakınca, bebeğinizin kazanacaklari sizin için yeterli değil mi? Onun sağlıklı doğmasi, sağlıklı büyümesi anne-baba için büyük bir hazinedir. Evinizde sigara tüketimi sona erdikten sonra, çok kısa bir süre içinde hem siz hem de tüm aileniz daha temiz ve sağlıklı bir ortamda yaşamaya başlayacaksınız. Kısa sürede, hiç sigara içmeyenler gibi sağlığınıza kavuşacaksınız.

Sigara bırakmak çok kolay değildir, ama asla imkansız da değildir. Kendinize bırakmak için bir tarih ve bir yol belirleyin, ama asla bıraktım demeyin, sadece ara verdim, içmiyorum gibi davranın. Aileniz için yapabileceğiniz daha iyi bir şey olamaz.

Sevgili Melek’ler son olarak tespit edilen bilgiler içersin de, sigara içen bir annenin bebeğinin cinsiyetin de değişimler olduğu da saptanmıştır, bu da bilginiz dahilin de olsun ki belki sigarayı bırakma kararı almanız da işinizi kolaylaştırır

alıntı..

Sizinde saatiniz olsun . ( Bu fırsat kaçmaz )

YİNE YENİ YENİDEN ÇEKİLİŞ zamanı :)




Sadece 4 talihliye ikisi spor diğer ikiside klasik saat hediye edilecektir . Resimdekilerle birebirdir.Resimler kendi çekimimizdir.



[one_third] [/one_third]
[one_third]Yılbaşında yada 14 Şubat da sevdiğiniz bir beyfendiye saat hediye etmek istemezmisiniz. Resimler kendi çekimimdir bu yüzden resimdeki aynı saatler çekiliş ile hediye edilecektir. [/one_third]
[one_third_last]Çekilişe Katılma Şartları Çok Kolay
1- Bu Sayfayı Facebook ve Twitter de paylaş ve beğen
2- Facebook Sayfamızı Beğen ve paylaş
3- +1 çekiliş hakkı kazanmak istersen eğer bu yazıyı resimleriyle bloğunda duyur [/one_third_last]




[box type="info" align="aligncenter" width="75" ]Yorumlarınızı bu sayfada aşağıdaki yorum kısmından facebook hesabınız ile yapınız. Kazanan talihlilere facebook üzerinden geri dönüş yapılacaktır. [/box]



son gün son katılım 25 Aralık 2012

14 Ara 2012

GS - FB Derbi 2012 Yılının Son Derbisi

GS - FB Derbi

Pazar akşamı saat 20.00'da Türkiye'de adeta hayat duracak, herkes TT Arena'daki derbiye kilitlenecek. Ezeli rakiplerin maçında ise birçok oyuncu iyi ya da kötü oyunlarıyla derbiye damga vuracak...

Galatasaray-Fenerbahçe maçı için herkes şimdiden heyecanla beklemektedir. Galatasaray bu sezon evinde çok güzel maçlar çıkarmaktadır. Galatasaray ile Fenerbahçe derbisinden kim galip çıkacak buda en merak edilen sorular arasında. Fenerbahçe 'de bu sezon deplasmanda çok kötü sonuçlar almaya devam ediyor. Fenerbahçe, galatasaray deplasmanından nasıl bir oyun sergileyeceği ise uzmanlar tarafından farklı olacağını belirtiliyor.
galatasaray-fenerbahce

GALATASARAY-FENERBAHÇE MAÇI NE ZAMAN

Galatasaray Fenerbahçe derbi maçı büyük bir heyecanla bekleniyor. Dünyanın sayılı derbi maçları arasında giren GS-FB maçına günler kaldı. Galatasaray bu sezon süper lig 'de Lider olarak yoluna devam ediyor. Fenerbahçe ise deplasmandaki kötü sonuçlarına dur diyemiyor.

 

Spor Toto Süper Lig'in 16. hafta programı belli oldu. Galatasaray-Fenerbahçe derbisi 16 Aralık Pazar günü saat 20.00'da TT Arenada oynanacak. Spor Toto Süper Lig'in 16. haftasının programı belli oldu. Türkiye Futbol Federasyonu tarafından yapılan açıklama göre.

Galatasaray ile Fenerbahçe arasındaki derbi 16 Aralık Pazar günü saat 20.00'da oynanacak.

 

Sizce 2012 Yılının Son derbisini kim alır ?

fbgs

 

 

 

 

12 Ara 2012

Modern iş dünyasının son akımı

Modern iş dünyasının son akımı


Modern iş dünyasının son akımı “Bugün yorganın altında uyumak istiyorum” diyerek işe gelmemek.
İşyerinden gelen cevap da “Keyfine bak, yarın görüşürüz” oluyor!
Bizde böyle durumlarda “Uyumak istiyorum” yerine, bir akraba temsilen öldürülür.
İşe gelmemenin başka bahanesi olamazmış gibi…

Oysa yabancının yaklaşımı bizimkinden daha iyi sonuç veriyor, o uygulamanın temelinde bir yaşam tarzı, dünyaya bakış ve algılayış yöntemi yatıyor. Bu sistemde tanışışım, Amerika’da (Texas Üniversitesi) ilk asistanlık aylarına denk gidiyor…

Öğrenci geldi, “Ben sabah uyuyakaldım, imtihanı kaçırdım. İsterseniz simdi imtihan olabilirim” dedi. Haydaaa…

Alışmışız bizim sisteme, “İmtihanı kaçırırsan kalırsın ikmale kardeşim. Bir de sana özel imtihan mı yapacağız?” diye düşünüyorum. Ama talebe o kadar rahat ki…

Profesöre, “Öğrencinin biri uyuyakalmış imtihanı kaçırmış, ne yapacağız” dedim.

“Bir make-up (telafi sınavı) yapıver, aynı testi verme, konu ver, kompozisyon yazsın” cevabını verdi. Öğrencinin kağıdı “A” aldı, meğer çalışırken sabahlamış, masa başında uyuyakalmış. Aslında diskoda sabahlasaydı da olurdu ya yine sınava girecekti…

“Uyuyakaldım” demesi cezalandırılmıyor, doğruyu söylüyor, sistem anında bir imkan daha tanıyor. İnsanı dürüstlükten şaşmaya davet etmiyorlar! Meşhur hikayedir, iki öğrenci sınavı kaçırır, hocaya “Beraber arabayla geliyorduk, lastik patladı, sınava yetişemedik” derler.
Hoca ikisini ayrı ayrı odalarda sınava alır, soru iki kelimedir: “Hangi lastik?”

***

Sistemi aldatmadıkça sistem sana hak tanıyor, sistemle oynamaya baslarsan sistem de sana karşı tavır alıyor. Sistemin temelinde dürüstlük var.

Başka yerde insanın sadece bedenini değil ruhunu da ciddiye alıyor, öyle davranıyorlar.

Bizde canının işe gitmek istememesi gibi bir ruh hali söz konusu olamıyor.

İlle de bedeni bir şey olacak, ya grip olacaksın veya çok yakının birine fiziki bir şey olacak. Hele ölürse, izin garanti!

Adamların mantığı farklı…

“Canım bugün ise gelmek istemedi” dediğinde “Bak keyfine” diye cevap veren işyerinde çalışmak istiyorsun!

Adamlar bunun farkında.

Denklemi bizim gibi ters kurunca, sağlıklı olduğun sürece karşı tarafın seni hayattan bezdirme hakkı doğuyor.

Şükrü Kızılot konu etmiş, bazı bankalar SSK emeklilerine maaş ödemek için sağ olduklarını ispat eden belgeyi altı ayda bir getirme şartı koymuşlar. Ya öleceksin ya da ıstırapla yaşayacaksın formülü !

İnsanı insan yerine koymak, kişinin hatasını kabullenmesi, hatayı yapana bir şans daha verilmesi, ruha hitap… Bunlar hep kaliteli toplumsal yaşam emareleri.

Bizde de yerleşiyor, umut yok değil…

Bir ara ne çok vardı “Satılan mal geri alınmaz”

Tercümesi “Kazıkladım gitti!”

Şimdi iade sistemi, bizde de yerleşti, 20 yıl önce yoktu…
bayan-takim-elbise-cesitleri

Arkadaşım Altan, Dallas’tan dayanamadı bir tenis raketi aldı, sonra verdiği paraya acıdı. “Gel iade edelim” dedi, beraber gittik. Bir de baktım ki Altan elini bandaja sarmış.

İade ederken satıcı kız, “İade nedeniniz” diye sorduğunda “Elimi sakatladım, kullanamıyorum maalesef” dedi.

Tezgahtar kız not etti, raketi geri aldı, parasını Altan’ın sağlam (!) eline saydı.

Kıza, “Arkadaşım ‘Eve gidince rengini beğenmedim’ deseydi, geri almayacak mıydınız?” diye sordum. Tezgahtar, “Sadece istatistik için araştırma departmanına verdi diye bu soruyu soruyoruz, bir hafta içinde geri getiren her şartta parasını geri alır” dedi.

Sahte bandaj sahibine komik!

Sistem sağlıklıysa sahte hastalıklara gerek kalmıyor.

Öbür turlu sistem, adamı hasta ediyor!

Esnek çalışma saatleri…

“Kravatsız Cuma”lar…

Yorgan günleri…

Hepsi daha verimli olunması için!

Yoksa aklın başka yerde, gelmişsin işe… Koltukta oturuyorsun ama önündeki bilgisayarda fal bakıyor, kendince intikam alıyorsun…

Patronun koyduğu kameraya da çalışır görünüyorsun…

“Yalandan kim ölmüş” ne de olsa bir Türk atasözü!

Yazan : Murat Birse

Onarmaya çalışmak mı, yıkıp yeniden başlamak mı?

Onarmaya çalışmak mı, yıkıp yeniden başlamak mı?

Kumdan bir kale düşünün. Çevresine güzel su kanalları yapmış, hendekler kazmışsınız.

Yalnız öyle bir yere inşa etmişsiniz ki kalenizi, dalgalar güçlendikçe önce su kanalları doluyor, sonra heybetli surlarınız tuzlu suyun ellerinde giderek erimeye başlıyor.

Sizse elinizde küçük plastik kovanız, sahilden topladığınız kuru kumlarla surları onarmaya çalışıyorsunuz. Yaptığınız yamalar, bir sonraki dalganın darbesiyle çirkin şekiller almaya başlıyor.

Küçük plastik kovanızla habire koşturup duruyorsunuz. Kan, ter ve panik içinde!..kum

O kadar odaklanmışsınız ki “onarmaya”, bu yıkımın artık sizin kontrolünüzde olmadığını göremiyorsunuz.

Oysa bir dursanız, durup da yukarıdan baksanız kaleye, çamur haline gelmiş surlara ve dalgalara; onarmaya harcadığınız sürede yepyeni bir kale inşa edilebileceğini göreceksiniz. Denizin biraz ötesinde, yeni bir başlangıç yapabileceksiniz.

Yaşam da birçoğumuz için böyle geçip gidiyor.

Katlanamadığımız bir işimiz, sevmediğimiz bir çalışma ortamımız ya da gururumuzu inciten bir yöneticimiz oluyor bazen.

“Alışmaya” çalışıyoruz. İncinen yerlerimize her gün küçük yamalar dikiyoruz.

Ertesi gün sökülüyor yamalarımız, yara bere içinde, delik deşik, yorgun argın dönüyoruz evlerimize. “İşimi sevmiyorum ama dayanmak zorundayım!” diyoruz. Her şeyi bırakıp düşlerimizin peşinden gitmek, bir lüksmüş, şımarıklıkmış gibi görünüyor gözümüze. Öyle ki utanıyoruz da bazen, gitme düşlerimizden!

Parasal anlamda risk alalım ya da almayalım; “Çevrem ne der? Yıllardır çalışıp aldığım terfilerim ne olur?” kaygılarımız, hırslarımızdan ve profesyonel (!) değerlerimizden vazgeçemeyişimiz ve daha birçok neden bile bizi yeni başlangıçlardan alıkoyabiliyor.

Aynı durum ilişkiler için de, bitmiş ama süregelen evlilikler için de, hani o hep gidip yerleşmek istediğimiz huzur dolu sahil kasabası için de geçerli; değil mi? onarmak

Bazen bir şeyi onarmak için, önce tamamen yıkmak gerekmez mi?

Hayatınızdaki bazı kumdan kaleler, denize karışmayı çoktan hak etmedi mi?

Yazar : Deniz Yalım Kadıoğlu

İki yarımı toplayınca bir etmiyor..

İki yarımı toplayınca bir etmiyor..

Asıl eksiklik, eksik olduğumuzu düşünmekti.

Asıl eksiklik, çareyi başkasında aramaktı. Hayatın matematiği farklı;

iki yarımı toplayınca bir etmiyor. İnsan tek başına mutsuzsa başka biriyle de
mutlu olamıyor.

Önce yalnızdık.yarimkalp

9 ay boyunca karanlık bir yerde dışarı çıkmayı bekledik ve dünyaya ağlayarak
geldik.

Pişman gibiydik. Ya da mecburen gelmiş gibi.

Biraz büyüdükten sonra, kendimizi bildiğimiz anda, içimizi kemiren, kalbimizi
kurcalayan o tuhaf duyguyu hissettik: Bir yerde bir eksik var dedik.

Korktuk.

‘Bunun sebebi ne?’ diye sorduk kendimize. Cevabı yapıştırdık:

‘Demek ki sahip olmadığımız bir şeyler var.

O yüzden eksiklik hissediyoruz’. Peki, neye sahip olmamız gerekiyor?

Çocukken ‘yaşımız küçük’ diye düşündük. Her istediğimizi yapamıyoruz.

Kurallar, yasaklar var. Büyüyünce her şey yoluna girecek.

Büyüdükçe bir şey değişmedi.

Yine huzursuzduk. İçimizden bir ses aynı sözcükleri fısıldıyordu:

‘Bir eksik var. Kafamız karıştı. Nasıl kurtulacağız bu iğrenç duygudan?

Nasıl geçecek bu?

Aklımıza yeni cevaplar geldi: Okulu bitirince geçecek. İşe girince geçecek.
Para kazanınca geçecek. Tatile gidince geçecek. Okulu bitirdik. Diploma aldık.

İşe girdik. Kartvizit aldık. Çalıştık. Para kazandık. Taşındık. Araba aldık.
Çalıştık. Eve yeni eşyalar aldık. Tatile gittik. Dans ettik. Terfi ettik.
Kartviziti değiştirdik.

Daha çok çalıştık. Daha çok para kazandık. Çalıştık. Çalıştık.

Geçmedi.’Bir yerde bir eksik var’ hissi, hala orada duruyordu.

Bu sefer de ‘Sevgilimiz olunca geçecek’ dedik. ‘Yalnızlığımız sona erince bu
illetten kurtulacağız.

‘Beklemeye başladık.

Derken, biri çıktı karşımıza aşık olduk. Ve anında başka biri olduk.

Daha güçlü, daha güzel, daha akıllı biri. Hesap cüzdanları, kartvizitler,

hatta ilaçlar bile böyle hissetmemizi sağlamamıştı.

Sevgilimizin gözlerinde, daha önce bize verilmemiş kadar büyük sevgi ve
hayranlık gördük.

Sevgilimizin gözlerinde Tanrı’ yı gördük.

Işığı gördük.’Tünelin ucundaki ışık b u olmalı’ diye düşündük ‘kurtulduk’.

Sonra bir gün, daha dün bize deli gibi aşık olan insan çekip gidiverdi.

Ya da artık eskisi gibi sevmediğini söyledi. Ya da başka birine aşık olduğunu
söyledi.

Ya da daha kötüsü, başka birine aşık oldu ama söylemedi.

Telefonu açmamasından, elimizi tutmamasından, sevişmemesine bahane bulmak
zorunda kalmamak için biz uyuduktan sonra yatağa gelmesinden anladık, bir
terslik olduğunu.

Belki de sevmekten vazgeçen veya terk eden sevgilimiz değildi, bizdik.

Fark etmez. Sonuçta aşk bitti.

Şimdi her yer bomboş. Şimdi tekrar yalnızız. Başladığımız yere döndük.

Yıllarca uğraştık, eksiğin ne olduğunu bulamadık. Halbuki her şeyi denedik, her
yere baktık.

Öyle mi? Bakmadığımız bir yer kaldı.

İçimize bakmadık.

Eksik parçayı dışarıda aradık ama içimizde saklı olabileceğini akıl etmedik.

Birilerini sevdik, birileri bizi sevsin diye uğraştık ama kendimizi sevmedik.

Şaşıracak bir şey yok, tabii ki sevmedik.

Kendimizi sevsek bu kadar koşturur muyduk? Canımız yanmasın diye duvarların
ardına saklanır mıydık?

Kendimizi boş sanıp doldurmaya uğraşır mıydık? Terk edilmekten korkar mıydık?

Asıl eksiklik, eksik olduğumuzu düşünmekti.

Asıl eksiklik, çareyi başkasında aramaktı.

Hayatın matematiği farklı; iki yarımı toplayınca bir etmiyor.

İnsan tek başına mutsuzsa başka biriyle de mutlu olamıyor.

Herkes beni sevsin’ diye uğraşınca kimse gerçekten sevmiyor, herkes sevgisine
şart koyuyor, sınır koyuyor.

Oysa ‘kendime duyduğum sevgi bana yeter’ diye düşününce, kendimizi olduğumuz
gibi kabullenince yarım tamamlanıyor.

Her şey bir oluyor. İşte o zaman perde aralanıyor.

Acı diniyor.

İşte o zaman başka `bir`i bir araya gelerek, hesabın kitabın, korkunun kaygının
hüküm sürdüğü sahte bir sevgi yerine, gerçek bir sevgi yaratılabiliyor.

Sonsuz Sevgilerimle…

CAN DÜNDAR

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni

Keşke yalnız bunun için sevseydim seni

“kuşlar toplanmış göçüyorlar
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

“hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

“seni o kadar yakından görünce,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

“hızla geçen otobüslerin ardından benzeşmek…
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

“senaryocu bayanla bir bankta oturuyoruz
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

“iyi anlarında sesin kalınlaşıyor.
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

“baktım yeri toparlıyor ayak izleri
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

“eşiklere oturmuş bir dolu insan
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

“fazıl hüsnü diyor ki, ne diyor fazıl hüsnü?..
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

“ortaoyunumuzun dekoru bir kağıt mendil
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

“ve konsolun üstünde noksan bir gümüş kutu
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

“uzaklardaydın, oracıkta öbür kıtada,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

“ikinci bir parıltı var senin bakışlarında
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

“kehanet adlı kısacık bir şiir buldum
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

“yürüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

“iki çay söylemiştik orda, biri açık,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

“uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

“bir şey var, ancak makilerin orda söyleyebilirim,
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

“an ki fıskiyesi sonsuzluğun
keşke yalnız bunun için sevseydim seni”

Cemal Süreyya

Bir İnsanı Unutmak

BİR İNSANI UNUTMAK

Hiç Bir insani unutmak, bir insandan vazgeçmek, bir insani hayatından sonsuza kadar çıkartmak zorunda kaldın mı hiç?
Hani ölmüş gibi, hani uzatsan da elini tutamayacağını bilmek gibi,her an kapından içeri gülümseyerek gireceğini bekleyip ama aslında hiç gelemeyeceğini de bilmen gibi.

Ne zor şey değil mi ölmediğini bilmek, ama ölmüş gibi ulaşılmaz olması artık o insanın sana, ne kadar katlanılmaz bir
gerçek değil mi sen hala bu kadar sevgili iken?

Özlemek, bu kadar özlemek, etini kemiğini yakarcasına özlemek. Çok kötü değil mi?

Bu kadar özleyip onu görememek, ona dokunamamak, onu işitememek, artık sonunun “Pi” hali değil mi?

insanıunutmak

Biliyorsun değil mi? Ne kadar umutsuz bir arayıştır o, kalabalık caddede geçen binlerce yüze bakmak belki bir kez daha görebilmek için o yüzü, belki biraz önce geçti bu kaldırımdan diye düşünmek, belki su an arkamda yürüyen insanların içinde bir yerde demek, belki su an üzerimdedir gözleri diye paranoyalar yaşamak ne zordur değil mi?

Ne kadar eritir insanı fark etmeden. Sende biliyorsun değil mi bunları.

Bir sinema koltuğunda sende iki kişi gibi oturdun mu hiç? Hiç iki kişi gibi zevk aldın mı bir konserden yalnız başına. Güzel bir cafe keşfettiğinde, güzel bir film seyrettiğinde, güzel bir şarkı dinlediğinde güzellikleri oranında eksik kaldıklarını hissettin mi paylaşamadığın için onunla.

Bir barın kalabalığında hiç yarım vücudunla sallandın mı ortada? Hiç iki kişilik beyninle yarım insan olabildin mi?

Baktığında aynana sadece yüzünün bir yarısını gördüğün oldu mu hiç?

Sana hayatındaki en büyük yoksunluğu yaşatandan nefret edemediğin zamanlar oldu mu hiç?

Gözünün içine baka baka kolunu bacağını kesen bir insanın yüzüne sevgi dolu bir gülümseme ile bakabildiğin zamanlar oldu mu hiç?

Hayatta inandığın bütün değerlerini altüst eden birisine aşk şiirleri yazabildin mi?

Onu içinde korumanın seni yok etmek olduğu zamanlara feda oldun mu hiç?

İçinde ağlayan çocuğa umut şarkıları söyleyemediğin, özlemini, susuzluğunu, açlığını gideremediğin zamanlar oldu mu hiç?

Kanayan yarasını gördüğün ama merhem olamadığın zamanlar. Gücünün, hani o tanrısal gücünün bir çocuğun ağlamasını
susturamayacak kadar olduğunu gördüğün zamanlar oldu mu hiç?

Hiiiiiiiç…. Hiiç… hiç… bir hiç..

11 Ara 2012

Sen hangisisin?

Sen hangisisin?


Bir zamanlar, her seyden sürekli şikayet eden; her gün hayatının ne kadar berbat oldugundan yakınan bir kız vardı. Hayat, ona göre, çok kötüydü ve sürekli savaşmaktan, mücadele etmekten yorulmustu.

Bir problemi çözer çözmez, bir yenisi çıkıyordu karsısına. 

Genç kızın bu yakınmaları karsısında, mesleği asçılık olan babası ona bir hayat dersi vermeye niyetlendi.

Bir gün onu mutfağa götürdü. Üç ayrı cezveyi suyla doldurdu ve atesin üzerine koydu.

Cezvelerdeki sular kaynamaya baslayınca, bir cezveye bir patates, digerine bir yumurta, sonuncusuna da kahve çekirdeklerini koydu.

Daha sonra kızına tek kelime etmeden, beklemeye basladı.

Kızı da hiçbir sey anlamadığı bu faaliyeti seyrediyor ve sonunda karsılasacaği şeyi görmeyi bekliyordu.

Ama o kadar sabırsızdı ki, sızlanmaya ve daha ne kadar bekleyeceklerini sormaya basladi.

Babasi onun bu ısrarlı sorularına cevap vermedi.

Yirmi dakika sonra, adam, cezvelerin altındaki ateşi kapattı.

Birinci cezveden patatesi çıkardı ve bir tabaga koydu.

Ikincisinden yumurtayı çıkardı, onu da bir tabaga koydu.

Daha sonra son cezvedeki kahveyi bir fincana bosalttı.

Kızına dönerek sordu:
- Ne görüyorsun ?
- Patates, yumurta ve kahve ? diye alaylı bir cevap verdi kızı.
- Daha yakından bak bir de dedi baba, patatese dokun.

Kız denileni yaptı ve patatesin yumuşamış olduğunu söyledi.
- Aynı şekilde, yumurtayı da incele. Kız, kabuğunu soyduğu yumurtanın katılaştığını gördü.

En sonunda, kızının kahveden bir yudum almasını söyledi. Söylenileni yapan kızın yüzüne, kahvenin nefis tadıyla bir gülümseme yayıldı.

Ama yine de bütün bunlardan bir sey anlamamıştı:
- Bütün bunlar ne anlama geliyor baba ?

Babası, patatesin de, yumurtanın da, kahve çekirdeklerinin de ayni sıkıntıyı yasadiklarını, yanı kaynar suyun içinde kaldıklarını anlattı. Ama her biri bu sıkıntı karşısında farklı farklı tepkiler vermislerdi. Patates daha önce sert, güçlü ve tavizsiz görünürken, kaynar suyun içine girince yumuşamış ve güçten düşmüştü. Yumurta ise çok kırılgandı; dışındaki ince kabuğun içindeki sıvıyı koruyordu. Ama kaynar suda kalnca, yumurtanın içi sertleşmiş katılaşmıştı. Ancak, kahve çekirdekleri bambaşkaydı. Kaynar suyun içinde kalınca, kendileri değiştiği gibi suyu da değiştirmişlerdi ve ortaya tamamen yeni bir şey çıkmıstı.
- Sen hangisisin? diye sordu kızına.


Bir sıkıntı kapını çaldığında nasıl tepki vereceksin?
Patates gibi yumuşayıp ezilecek misin?
Yumurta gibi, kalbini mi katılaştıracaksın?
Yoksa, kahve çekirdekleri gibi, başına gelen her olayın duygularını olgunlaştırmasına ve hayatına ayrı bir tat katmasına izin mi vereceksin ?

10 Ara 2012

Sevgilinize Güveniyormusunuz ?

Sevgilinize Güveniyormusunuz ?

Lüfen yazı sonundaki ankete katılınız..


Sevgiliniz ile aranızda bitmek bilmeyen bir güven problemi varsa bu yazımızı okumanız fayda var. Eşler ya da ilişkide taraflar arasında güven sorunu varsa, bu sorun ortadan kalkmadıkça samimi bir ilişki yaşanamaz. Samimi ve sıcak bir birliktelik için güven kavramı kesinlikle şarttır.

[dropcap]S[/dropcap]evgiliniz size karşı samimi değil mi, bir şeyler mi saklıyor, sizden bir şeyler sakladığını mı hissediyorsunuz?

Öncelikle bir ilişkide olmazsa olmaz 5 konuya değinelim. Sevgilinizle aranızda bunlar yoksa ilişkiniz asla yürümez.

 
1- Güven,
2- Sadakat,
3- Dürüstlük,
4- Sorumluluk,
5- İlgi

Gördüğünüz gibi güven ilk sırada yer alıyor. Ve bir ilişkide güven olmazsa, olmaz!
Sevgilinizin sizi başkasıyla aldatmıyor olması ‘sadık’ olduğunu gösterir ama ‘güvenilir’ olduğu anlamına gelmez. ‘Dürüst’ olduğu anlamına da gelmez.
Şöyle örnekleyeyim: Size sonuna kadar sadık olduğuna inandığınız ve bunu defalarca test edip her seferinde hatasını görmediğiniz sevgiliniz, eğitimi, maddi durumu, arkadaş çevresi, işi hakkında gerçek olmayan şeyler söylediyse bu onun hem ‘dürüst’ olmadığını hem de ‘güvenilir’ olmadığını gösterir. Söylediği her sözü tutan, davranışlarıyla çevresindeki herkesin takdirini kazanan, yanındayken sizi huzurlu hissettiren, en küçük bir yalanını bile yakalamadığınız kişi güvenilirdir.
Ama gizli sevgilisi ortaya çıkarsa bu onun az önce saydığımız özelliklerini ortadan kaldırmaz. ‘Sadık’ olmadığını gösterir.
Kavramları karıştırmamak gerek. Herkes daha ilişkisinin başında ‘güven’ arıyor. Oysa ‘güven’ ancak tanıdıkça oluşturulabilecek bir duygudur. Hiç tanımadığınız birine güvenebilir misiniz? Elbette güvenemezsiniz. Öyleyse, sevgilinize de ancak tanıdıkça güvenmek durumundasınız. İlişki ilerledikçe, tavırları, konuşmaları, size ve çevresine olan davranışları onun güvenilir olup olmadığını gösterecektir. Birine “Sana güveniyorum” ya da “Sana güvenmiyorum” diyebilmeniz için onunla birlikte uzun zaman geçirmeniz gerekir.
Gelin şu işi bir sıraya sokalım. Bir ilişki başladığında sevgiliyle ilgili ilk değerlendirme ‘ilgisi’ olmalı. Size gösterdiği ilgi onun artı hanesine yazılacaktır. İkinci değerlendirme ‘sorumluluk’tur. Bir ilişkiyi yürütebilecek sorumluluğunun olup olmadığını test etmelisiniz. Üçüncü sırada ‘dürüstlük’ vardır. Bir insanın dürüst olup olmadığı kısa sürede ortaya çıkar. Sözlerini, vücut dilini takip ederseniz zaten birçok ipucu elde edebilirsiniz.
‘Sadakat’ zaten sevgili için koşul olmaktan öte gerekliliktir. Ve işte tüm bu koşullar yerine geldiğinde ancak o insanı tanımış olursunuz ve o zaman ‘güvenilir’ olup olmadığına karar verebilirsiniz. İlişkiye başladığınızda her şeyin bir mucize gibi aynı anda gerçekleşmesini beklemeyin. Kendinizi biraz ilişkinin akışına bırakın ve bu zaman içinde de sevgilinizi değerlendirin.

 

Ankete Katılınız ..

[poll id="2"]

 

 

 

Hürriyet E-Alışveriş Festivali Başladı!

Yılbaşı telaşı adım adım yaklaşıyor. Hem yılın son gecesine hazırlanmak, hem de sevdiklerinize hediye almak zamanı. Yılbaşı öncesi özel alışveriş siteleri ve online pazarlarda ne var ne yok, burada bulabilirsiniz.

Sadece tekstil değil, onlarca kategoride, yüzlerce marka ve binlerce ürünle kullanıcılarına sınırsız bir alışveriş şenliği sunan Daybuyday.com, aralık ayı boyunca yapacağı dev kampanyalarıyla 2012’i size özel uğurlamaya hazırlanıyor.

2013’ün enerjisini şimdiden yakalamak, alışveriş ruhunu ekran başından yaşamak için Daybuyday.com aralık ayında büyük kampanyalarla sizleri bekliyor.
“Size Özel Alışveriş Sitesi” konseptiyle, online alışveriş dünyasında ayrı bir yeri olan Daybuyday.com, güvenli alışveriş ve özel hizmet kalitesiyle “Online Alışveriş Festivali”ni başlatıyor.

Moda her gün burada başlıyor

Kadın ruhunun değişkenliğini modaya yansıtan Daybuyday.com, modayı her gün yeniden başlatıyor. Gündüz şıklığını, gece ışıltısını tek bir sepette buluşturan Daybuyday.com, aralık ayında ünlü markaların koleksiyonlarını size özel kampanyalarıyla sunuyor.

Dünya modasını ayağınıza taşıyan tasarımlar

Daybuyday.com, şıklığın ayrılmaz ikilisi ayakkabı ve çanta tutkusunu seçkin markaların indirimli fırsatlarıyla birleştiriyor. Her tarza uygun geniş marka ve ürün seçeneğiyle ayakkabı ve çanta tutkunuzu dilediğinizce yaşamanız için farklı kampanyalar sunuyor.

Mutluluğun modası geçmez

Daybuyday.com sizi, aralık ayında kozmetik dünyasının ışıltılı dünyasına davet ediyor. Güzelliğin sırrını Daybuyday.com ile keşfedin, kalabalık içinde yıldız gibi parlayın. Doğal güzelliğinizi ortaya çıkaracak dünyaca ünlü markalar, sizi şımartmak için Daybuyday.com’da!

 




Daybuyday

Bir bumads advertorial içeriğidir.

8 Ara 2012

İlk İzlenim

 

 

İlk izlenimler çok önemlidir. Karşılıklı ilişkilerde, insanlar ilk izlenimler çok önem verir. İlk buluşmalar için daha fazla özen gösterilir. Her şeye daha fazla dikkat edilir. Yanlış anlaşılacak, hoş karşılanmayacak bir şeye engel olmaya çalışır.

Çünkü birçok insan, karşısındakilere edindikleri ilk izlenimlere göre davranırlar, tepkilerini ona göre belli ederler. Bu sözleri birkaç örnekle pekiştirelim: İşteki ilk gününüz… Yeni bir çevreye girdiniz ve bu yüzden üzerinizden bir durgunluk var. Dedektifçilik oynuyor gibisiniz. Etrafı süzüyor, insanları dikkatle inceliyorsunuz. Mesai arkadaşınız olacak kişileri merak ediyorsunuz. İçlerinden biri fazlasıyla dikkatinizi çekiyor ve ona karşı yoğunlaşıyorsunuz. Asık bir yüz, çatılmış kaşlar, klavyedeki tuşlara sert sert basıyor. Muhtemelen onun sinirli, sert ve sıkıcı biri olduğunu düşünürdünüz.

Daha sonraki günlerde o kişiden çekinir, onun olduğu ortamlarda çok bulunmamaya çalışırsınız. Onunla arkadaşlık edinmekten kaçınırsınız büyük ihtimalle. Diğer yeni mesai arkadaşlarınız onun ne kadar iyi, eğlenceli biri olduğunu söylese de bu sizin fikirlerinizi değiştirmez muhtemelen. Oysa ki belki o, o an çok büyük bir problemle uğraşıyordu, belki işini kaybetmek üzereydi, belki de karısıyla ayrılıyordu. Hayatında hiç o kadar sinirli ve üzgün olmamıştı. Ama bunların hiçbiri sizin fikrinizi değiştirmeye yetmez. Çünkü “KİMSENİN İLK İZLENİMİ YENİDEN YARATMAK GİBİ BİR ŞANSI YOK.”.

 

NUR AKAN

 

 

Sürpriz Hediyeler Yine Yeniden Çekiliş Zamanı

YİNE YENİ YENİDEN  ÇEKİLİŞ zamanı :)




 Sadece 4 talihliye ikisi spor diğer ikiside klasik saat hediye edilecektir . Resimdekilerle birebirdir.Resimler kendi çekimimizdir.



 [one_third]            [/one_third]
[one_third]Yılbaşında yada 14 Şubat da sevdiğiniz bir beyfendiye saat hediye etmek istemezmisiniz. Resimler kendi çekimimdir bu yüzden resimdeki aynı saatler çekiliş ile hediye edilecektir.   [/one_third]
[one_third_last]Çekilişe Katılma Şartları Çok Kolay
1- Bu Sayfayı Facebook ve Twitter de  paylaş ve beğen
2- Facebook Sayfamızı Beğen ve paylaş
3+1 çekiliş hakkı kazanmak istersen eğer bu  yazıyı resimleriyle bloğunda duyur  [/one_third_last]




[box type="info" align="aligncenter" width="75" ]Yorumlarınızı bu sayfada aşağıdaki yorum kısmından facebook hesabınız ile yapınız. Kazanan talihlilere facebook üzerinden geri dönüş yapılacaktır.  [/box]



son gün  son katılım 25 Aralık 2012

7 Ara 2012

Çakallarla Dans 2: Hastasıyız Dede

Çakallarla Dans 2: Hastasıyız Dede

Kayinço Gökhan (Şevket Çoruh), Del Piero Hikmet (Murat Akkoyunlu), Muhasebeci Servet (İlker Ayrık) ve Köfte Necmi (Timur Acar)… Çakallık yaptıkları için hapse giren kahramanlarımız içerde zor günler geçirmektedir.

Mahalleden, sevdiklerinden ve futboldan uzak kaldıkları için mutsuzdurlar. Günün birinde suçlular üzerinde yapılacak tıbbi bir deney için kobay arandığını öğrenirler.

İşin ucunda şartlı tahliye olduğunu öğrenen kahramanlarımız bu deneyde gönüllü kobay olmayı kabul ederler. Suç önleyici ilaçları kullanmaya başlayan ekip, dışarı çıktıklarında çakallık yapmayacaklarına dair birbirlerine söz verirler.

Ama unuttukları bir sey vardır: Mesele çakal olmak değildir, asıl mesele çakallarla dans edebilmektir.

 
 

Yapım: 2012 - Türkiye

Tür:Komedi

Yönetmen:Murat Şeker,

Oyuncular:Şevket Çoruh, Doğa Rutkay, Ceyhun Yılmaz, Murat Akkoyunlu, İlker Ayrık

Senaryo: Ali Tanrıverdi

Yapımcı:Murat

7 ARALIK TA SİNEMALARDA

[video width="500" height="400" ]http://www.youtube.com/watch?v=L0xEHf6g0Uc[/video]

5 Ara 2012

Mutlu musunuz ?

MUTLU MUSUNUZ ?

 

Mutluluğun ne olduğu üzerine çok şey söylenmiş olsa da mutluluğun insan hayatındaki yeri tam belli değil sanki. Jean Jacques Rousseau’ya göre insan hayatında mutluluktan çok acılar olsa da, günümüz araştırmacıları farklı ülkelerde, değişik sosyo ekonomik düzeylerde, farklı cins, ırklarda insanlara sorulduğunda cevaplarının az veya çok mutlu olduğunu söylüyorlar. Mutluluğu Myers’in tanımı ile düşünürsek; kimler mutlu ya da mutlu insan profili ne? Yani kimler hayattan hoşnut ve memnun?
 Hayatımda ne değişirse mutlu olurum? Bu soru sorulduğunda deneklerin çoğu hayat kalitelerini değiştirecek şeyler söylemiş. Daha çok para, daha iyi bir iş, daha iyi koşullar, ev, araba vb. Çarpıcı sonuç aslında insanların istediklerinin kendilerine mutluluk getirmediği. Harvard Universitesi, ruhsal sağlık bölüm başkanı Richard Kadison’a göre ülkeler zenginleştikçe, bireyler daha rahat bir hayat standardına kavuştukça, depresyon salgınının arttığı yönünde.

Nobel ödüllü araştırmacı Daniel Kahneman yaptığı araştırmada binlerce deneğe günlük tutmalarını ve duygularını, yaptıklarını, bulundukları yerleri ve kimlerle olduklarını not almalarını istemiş. Bu veriler sonucunda mutlu insanların yakın ve samimi ilişkileri olduğu, ve sosyalleşmenin daha doğru bir deyişle bir topluluğun parçası olmanın mutlu olmanın ilk şartı olduğu gözlenmiş. Yeterli uyku, bulunulan çevre, özellikle de insan yapımı değil de doğal çevrenin insanların mutluluk derecelerinde farklılıklar yarattığı belirlenmiş. Bir taraftan doğayı yok ederken, mutluluğumuzu da yok ediyoruz yani.

[dropcap]M[/dropcap]utlu insan özellikleri Myers’a göre bundan biraz daha fazla. Mutlu insan dışa dönük, bugünün deyişiyle pozitif düşünen yani iyimser, kendini kontrol edebilen kişiler. Yani “dağıtalım”, “kopalım”, “bu dünyayı boşverelim”, “canımızın istediği gibi yaşayalım pek mutluluk getirmiyor. Aksine, zamanı planlanlayan, boşa vakit geçirmeyen ve bunu stres etmeyen kişiler diğer gruba göre çok daha mutlu.
Mutlu insanların bir başka özelliği de çalışma ve eğlenmeyi, çalışırken haz alabilmeyi becerebilmeleri. Yani ya kendinizi çalışırken mutlu hissedeceğiniz bir işiniz olsun, ya da ne yapıyorsanız onu sevin, en iyi şekilde yapmaya çalışın.

Ait olma hissi mutlu insanın en önemli özelliği. İnsan tek başına var olmak için yaratılmamış. İyi ilişkiler, iyi arkadaşlar, iyi evlilik, aile bağları insanların mutlu olması için şart olanlardan.Bu araştırmaya göre yalnız yaşayanların sadece yüzde 23ü, evlilerin de yüzde 40 ı mutlu.

 

Aynı araştırmaya göre inançlı olmak hem mutlu olmak, hem de hayatta karşılaşılan zorluklarla başedebilmek için önemli bir faktör. Hayatın anlamını sorgulamak ya da bu çerçevede anlamlandırmak ölüm korkusu ile başetmemizi sağlıyor.

Mutlu olmanın ne olduğu ve nasıl mutlu olunacağı ile ilgili araştırmalar insan yaşadıkça devam edeceğe benziyor. Aslında fazla bir şey yapmamıza gerek olmadığını, insanoğlunun adapte olabilme kabiliyetinin bu doğal dengeyi koruyabileceğini hatırlamak mutluluk ile ilgili endişelerimizi kaldırabilir. Unutmamak gerek, mutlu olmak için ne geçmişte, ne gelecekte değil anda olmak yeterli.

Sevgiyle kalın,
Ani Eryorulmaz

4 Ara 2012

Başarılı Olmak, Başarmak İçin İzlenmesi Gereken 7 Adım



Başarılı olmak, bir şeyleri başarmak hemen herkesin ortak hedefi… Ancak kimileri için başarı kendiliğinden geliyormuşçasına kolayken kimileri için de bir türlü varılamayan yol gibidir.

Başarılı olmak, bir şeyleri başarmak hemen herkesin ortak hedefi… Ancak kimileri için başarı kendiliğinden geliyormuşçasına kolayken kimileri için de bir türlü varılamayan yol gibidir. Peki, nerede hata yapıyor? Hangi adımları atlıyoruz? İşte, başarılı olmak ve başarıya ulaşmak için izlenmesi gereken 7 adım…
Sorumluluk Alın: Hemen her yaş grubunun alabileceği belirli sorumluluklar vardır. Kişisel gelişim ve başarılı birer birey olmak için sorumluluk almak, sorumluluk bilinci ile donanmak önemli adımlardan biridir. Sorumluluk almaktan kaçınan ya da sorumluluk verilmeyen bireyler zamanla hayatta karşılaştıkları zorlukların üstesinden gelemedikçe bu durumu çevrelerine mal etmeye başlıyorlar. Hayatın ilk evresinde başarılarına engel olarak anne-babayı suçlu gören birey hayatının gelişen evrelerinde amir, müdür, çalışma arkadaşları ve son olarak da eşlerini başarısızlıklarının mimarı olarak adlandırmaya başlıyorlar. Oysaki başarılı insanlar kendilerini her işten sorumlu hissederler. Üstelik bu olgunun mimarı da kişinin kendisinden başkası değildir. Başarısızlıkların nedenini başkalarına yüklemek yerine sorumluluk duygusunu geliştirmek ve sorumluluk almaya başlayarak ilk adımı atabilirsiniz. Yaşantımız içerisinde dünyada meydana gelen olaylar, geçmişimiz, doğum yerimiz, içine doğduğumuz aile ya da başka insanların davranışları gibi kontrol altına alamayacağımız veya müdahale edemeyeceğimiz bir dizi dış etken olduğu bir gerçek ama kendi irademizce gelişecek olayları, kendi hayatımızın kontrolünü, düşünce ve davranış biçimlerimizi kontrol altında tutabiliriz. Hayatta başarılı olmak için önce hayatınızın sorumluluğunu almayı öğrenmelisiniz.
Plan Yapın: Plansız program olmaz. Hayatınızı planlamak ve hayatınıza başarı katmak için plan yapmalısınız. Başarmak için programlı olmayı, programlı olmak için de planlamayı öğrenmeniz gerekiyor. Hedef ve hayallerinize ulaşmak için plan yapmadan hareket etmek demek tarifi olmadan yemek yapmak ya da hiç bilmediğiniz bir şehirde elinizde harita olmaksızın yön bulmaya çalışmaya benzer. Şunu hatırlatmamda fayda var; bugün bütün büyük zaferler üzerinde düşünülerek yani planlanarak elde edilmiştir. Siz de başarılı bir birey olmak için hayatınızı planlayın!
Uzmanlaşın: Her işi yaparım, her şeye yeteneğim var diyen pek çok insan ile tanıştım. Ama asıl başarının tek bir konu üzerinde odaklanan insanların olduğunu gördüm. Sizi asıl başarıya götürecek olan en iyi olduğunuz alanı belirleyerek o alanda tüm enerjinizi harcamaktır. Hatırlatmak isterim ki üstün körü elde edilen bilgi ile derinlemesine edinilmiş bilgi arasında mutlak fark vardır. Enerjinizi tek bir alana odaklamak demek tek bir şey öğrenmek demek değildir. Her alanın mutlaka alt alanları ve öğrenilmesi gereken bir dizi detayı vardır.
Başarıya Ulaşmak İçin Ödemeniz Gereken Bedellerin Farkında Olun: Hayatta her bir bireyin kriteri bir diğerinden farklıdır. Bu doğrultuda hedefler ve başarı kıstasları da değişkenlik gösterir. Kimi büyük bir eve sahip olmak isterken kimi lüks bir arabanın hayalini kurar, kimi için geniş bir aile olmak önemliyken kimisi dünyayı gezmeyi ister. Bu örnekleri çoğaltmak mümkün ama buradaki önemli nokta bu hayallerin pek çok kişi için ortak hayaller olduğudur. Bu da demektir ki tüm atletler koşacak ancak ipi tek bir kişi göğüsleyecek. Başarılı insanlar hayatta hayallerine hedeflerine koşarken ödeyecekleri bedelin farkında olanlardır. Hedefinize ulaşacağınız yolda neleri feda edeceğinizi önceden bilmek size gerçekçi hedefler koymanız noktasında yardımcı olacaktır.
Kararlı Olun ve Vazgeçmeyin: Başarıya ulaşmak adına kat edeceğiniz yolda bir dizi engel de sizi bekliyor olacak. Bunlara kararlılık sınavı da diyebiliriz. Çabuk yorulan, ilk engelde yol değiştiren kişiler hedeflerine asla varamazlar dolayısıyla da hayatları boyu hayal edip de ulaşamadıkları şeyler hakkında sızlanıp dururlar. Hedefiniz ve hayaliniz ne ise onu yapmak için azmedin. Mutlu ve başarılı insan olmanın sırrı bunda saklıdır. İlk seferinde olmadıysa tekrar tekrar hatta tekrar deneyin. Hayalinize siz inanmazsanız size insanlar neden inansınlar?
Hayatın Her Anının Kıymetini Bilin ve Ondan Keyif Alın: Başarılı insanlar kendileri ve yaşadıkları hayatla barışık insanlardır. Başarıya giden yolda en büyük motivasyonu önce kendinizden sonra hayattan alırsınız. Ve hayat siz ona nasıl bakarsanız o şekilde size geri dönendir. Hayatınızı çimdiklemekten onu kanırtmaktan vazgeçin. Onu sevin ve benimseyin. Her anın tadını alın. Başarılı insanların geneline baktığınızda göreceğiniz şey onların yaşadıkları hayattan keyif alan yaptıkları işe yürekten inanan insanlar olduklarıdır. Onlar bu dünyaya yapmakta oldukları şeyi yapma amacı ile geldiklerini hissediyor ve hissettiriyorlar. Hayattaki önceliklerinizi ve hayatta olma amacınızı belirleyin. Ve bu amaca doğru ilerleyin. Hayatınızın çok daha keyifli olmaya başladığını göreceksiniz.
Ertelemeyin: Hayatınızdaki hiçbir şeyi ertelemeyin. Unutmayın ki zaman faniler için sonsuz değildir. Bu nedenle zamanın belirli bir limiti ve bu limitin herkes için farklı olduğunun farkına varın. Bunun dramatize edilecek bir yanı yok. Yapılması gereken bu bilinçten hareketle zamanı her daim lehte yaşamaya çaba göstermektir. Keşkelerle dolu bir hayat sadece yaşamınızı ertelediğinizi gösterir ki bu başarının önündeki en büyük engeldir. Hedeflerinize ve önceliklerinizi ertelemeyin. Kararlı olun ve emin adımlarla ilerleyin. “Bugünün işini yarına bırakma” demiş atalarımız, o gün için neyi yapmanız gerekiyor ise onu zamanında yapın.
[dropcap]B[/dropcap]aşarıya ulaşan insanlar hayallerinin peşi sıra yürüyen kişilerdir. Kararlı ve emin adımlarla… Peki, ya siz neden bu kişilerden birisi olmayasınız?

3 Ara 2012

Moskova'nın Şifresi

Sümelanın Şifresi çok eleştiri almıştı, nasıl bu kadar izlendi de ikincisi çekildi diye de çok duydum..
bir Trabzonlu olarak filme bir ege, bir doğu insanı gibi kayıtsız kalmamı beklemiyorsunuz sanırım..
benim şehrimi, benim takımımı, benim insanımı anlatıyor nasıl film çok berbat diyebilirim ki..
ben sadece seyirciyim, film yapımcısı ya da köşe yazarı değilim ki..
giderim sinemama izlerim, güler eğlenirim, vay be arkadaş ne güzel tanıtımımızı yapmışlar diye de övünürüm.
İlk defa Trabzonda bir filmin galası yapıldı, kırmızı halılı güzel bir gece düzenlendi..
bu bile filmi sevmeme bir sebeptir.. inş daha çok galalara ev sahipliği yaparız..
ben burdan Trabzonlu olarak filme emeği geçen herkese teşekkür etmek istedim..
yalnız ilk filimle ikicisini kıyaslamam gerekirse ilkine daha çok gülmüştüm diyebilirim.
yönetmen dahil herkes ikincisi daha komik oldu dese de cık cık ben ilkine daha çok güldüm :)
filmin ortasında TS maçı izlenme sahnesinde lise arkadaşım Pelin'i görünce de ayrı şaşırdım :)
kolbastımızı oyuncuların ellerinden geldiği kadar öğrenip oynamaya çalışmalarına ayrı sevindim.
hemen hemen bütün güzel mekanlarımızda sahnelerin çekilmesinden de çok memnun kaldım..
ister gidin sinemada izleyin, ister tv de yayınlanmasını bekleyin, isterseniz işim olmaz izlemem deyin.
biz Trabzonluları gayet memnun eden bir film olmuştur,
bu kadar reklam da bize uzuuun süre yeter derim :)

Rozet ince bir " Zerafet "

http://www.rozetrozet.com/logo.png
Rozet ince bir " ZerafeT "

yakında yeni yüzüyle açılacak web sitesini takip etmenizi şiddetle tavsiye ediyorum.

R & R adı altında açılan site şirketinizin yada kişisel hertürlü rozet yapımı için tam sizlere göre ..

www.rozetrozet.com

 

 

Kozmetik ve Yoganın Buluşmasından Doğan Etki Sizi Şaşırtacak

AVON ANEW ile A-F33 molekülünün mucizesini, yoganın gençleştirici etkisiyle yaşayın

20 yıldır kadınlara her yaşta genç görünmeleri için ihtiyaç duydukları tüm yaşlanma karşıtı cilt bakım ürünlerini sunan AVON ANEW Serisi her zaman en yeniyi ve farklı olanı sunmayı başarıyor. Serinin yeni ürününü bekleyenler sadece kozmetik bir krem ile karşılaşacaklarını düşünerek yanıldılar. Çünkü AVON ANEW yeni ANEW Clinical İnce Çizgi Görünümünü Düzgünleştirici Serisi ile onlara son yılların ve yakın geleceğin çığır açan yeniliğini sundu:  A-F33 molekülü...

Mucizeyi yüzünüzde hissedin

Hangi kadın daha genç ve güzel görünmek istemez? Her kadının bu konuda sonsuz bir arayış içinde olduğunu söylemek yanlış olmaz herhalde. Bu arayışa kozmetik sektörü yoğun Ar-Ge çalışmaları ile her geçen gün daha etkili ve başarılı ürünler sunarak yanıt veriyor.  A-F33 molekülü bu çalışmaların yarattığı devrimlerden biri. Cilt bakımında son 20 yılın en önemli buluşu olarak kabul edilen AMINO-FILL 33 molekülünün kozmetik sektörünün yakın tarihine yön vermesi bekleniyor.

AVON’un dünyaca ünlü cilt bakım araştırma firması NeoStrata ile geliştirdiği A-F33 içeren seri, ciltteki kolajeni aktive etmeye yardımcı oluyor. Kırışıklık görünümüne çok kısa sürede ve belirgin bir şekilde etki ediyor. ANEW Clinical İnce Çizgi Görünümünü Düzgünleştirici Seri, cilt bakımında devrim yaratan A-F33 (Aminofill-33) molekülünü içeren ilk seri olma özelliği taşıyor. ANEW Clinical İnce Çizgi Görünümünü Düzgünleştirici Seri kullananların yüzde 100’ü kırışıklık* ve kazayağı** görünümünde düzgünleşme gözlemledi.

“Losyon” ve “Göz Çevresi Bakım Losyonu” olmak üzere iki ürününün bulunduğu ANEW Clinical İnce Çizgi Görünümünü Düzgünleştirici Seri ile cildinizdeki kırışıklık görünümünün azalmasına yardımcı olan kolajen üretimi sadece 72 saat içinde artıyor. 11 hafta boyunca, günde iki kez düzenli olarak kullandığınızda çizgi ve derin kırışıklıklarda iyileşme görülüyor.

Siz gençliğiniz ve güzelliğiniz için ne yapıyorsunuz?

Her ne kadar kullanılan yöntemler, kullanılan ürünler farklılık gösterse de tüm kadınlar için değişmeyen tek şey gençliğin ve güzelliğin önemsemesi, bunları korumak için gayret göstermesidir. Her kadın güzelliğini ortaya çıkarmak ister, bunun uğraşını verir. Bu süreçte kazanan kuşkusuz, iç güzelliğini ve enerjisini dışarı vurabilen olur. ANEW Clinical İnce Çizgi Görünümünü Düzgünleştirici Seri ile kadınların içindeki enerjiyi açığa çıkarak onları güzelleştirmek için bir adım daha atıyor ve yoganın etkisini kadınlar için yeniden keşfediyor.

Kozmetik yoga buluşmasının etkisine inanamayacaksınız

“Güzellik bir görüntüden ibaret değildir. Kendimize bakmak ve bakımlı olmak içeride ve dışarıda olduğunda anlamlı” sözlerinden ilham alan AVON ANEW kadınları,  ANEW Clinical İnce Çizgi Görünümünü Düzgünleştirici Seri’nin etkisini yüz yogası ile yaşamaya davet ediyor. Yüz yogasında yapacağınız basit yüz hareketleri ile cildinizin esnekliğini artırabilir daha da ötesinde, içinizdeki ışığı, enerjiyi açığa çıkarmanın etkili bir yolunu keşfedebilirsiniz.

ANEW Clinical İnce Çizgi Görünümünü Düzgünleştirici Seri

AVON’un 100 yılı aşkın bir geçmişi olan Ar-Ge merkezinde yüzlerce bilim insanı tarafından formüle edilen ANEW Serisi, yepyeni teknolojilerle geliştirilmiş ürünleri ile 20 yıldır yaşlanma karşıtı cilt bakımında uzman bir marka konumunu koruyor. AVON üstün teknoloji ile geliştirilen ürünlerini  erişilebilir fiyatlarla sunması ile de fark yaratıyor.

Yapılan araştırmalara göre ANEW Clinical İnce Çizgi Görünümünü Düzgünleştirici Losyon ile elde edilen sonuçlar şöyle:

- Yedi gün sonunda ince çizgiler ve kırışıkların görünümünde düzgünleşme***
- Düzenli kullanımla , panelistlerin yüzde 100’ünde ince çizgilerin görünümünde düzgünleşme***
- 11 haftada ince çizgi ve kırışıkların görünümünde yüzde 50’ye varan oranda düzgünleşme

* Düzgünleştirici Losyon için iki haftalık kullanım sonunda, 60 panelist, KGL  7347 sayılı 11 haftalık klinik çalışma.
** Göz Çevresi Bakım Losyonu için iki haftalık kullanım sonunda, 33 panelist, 12 haftalık KGL 7416 sayılı klinik çalışma
*** Düzgünleştirici Losyon için iki haftalık kullanım sonunda, 60 panelist, KGL 7347 sayılı 11 haftalık klinik çalışma.

Bir bumads advertorial içeriğidir.



 

 

 

 

 





 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1 Ara 2012

En Moda Hareketler Burada

Hamile kıyafetleri içinde kendinizi ana kraliçe gibi mi hissetmek istiyorsunuz? O halde çocuklarıyla birlikte güzelleşmek isteyen annelere müjde! Birbirinden özel ürünleriyle anneleri de en az çocukları kadar şımartmayı seven alışveriş kulübü unnado.com ile en trend görünen anne siz olabilirsiniz.

Anne olmak, çocuğunuz veya doğacak bebeğiniz için alışveriş yapmak güzel... Peki, ya bu hikaye nasıl başladığına dair bir de romantik video olsaydı? unnado.com ebeveyn olmaya doğru giden yolu bakın nasıl anlatmış!

“Sadece kıyafetler yetmez, çocuğum için özel ürünler de isterim” diyen anneleri de unutmuyor unnado.com...  Kıyafet ihtiyacınızdan banyo ihtiyacınıza, bakım ürünlerinden butik ve aksesuar ihtiyaçlarınıza kadar her şey en güzel haliyle burada. Çok özel indirimler, hediye çekleri ve kampanyalar ile alışverişin gülümseten hali unnado.com, keyifli alışverişler diler.

Bir bumads advertorial içeriğidir.